İSLAMİ SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ

‘’KAYIP ARANIYOR’’AFİŞLERİ

                                                                                                                                                          Bu yazımda, Almanya Federal İçişleri Bakanlığı ile Almanya’da yaşayan Müslüman Cemaati çatı kurumları arasında yürütülen dialoğ ‘’Güvenlik İşbirliği İnsiyatifi’’ çalışmalarını,Federal İçişleri Bakanlığı’nın insanlardan radikal islami guruplara kayan yada kayma ihtimaline karşı yürütmeyi planladığı ‘kayıp aranıyor’afişleri ve kampanyasını analiz edeceğiz.

Almanya Federal İçişleri Bakanlığı Haziran 2011’de ‘’Güvenlik İşbirliği İnisiyatifi’’adıyla bir platform oluşturmuştur.Bu platformda ile, Almanya Federal İçişleri Bakanlığı, Almanya da yaşayan müslüman cemaat temsilcileriyle daha da özelde İslam cemaati çatı kurumlarıyla (DITIB, VIKZ, ZMD ve IGBD)işbirliği yaparak; Neo Nazi saldırıları hakkında bilgilendirim , Almanya’daki müslümanların sorunları en önemlisi ‘’radikal islam’’ ve radikal islamının insan kaynaklarını ortadan kaldırmak ve radikal islamdan geri dönüş sağlamayı amaçlamaktadır.Yani federal devlet bünyesi için problemli aşırı uçlar ve daha özelde radikal islam sorunu üzerine çözüm üretmektir.

Biz öncelikle şunu belirtmek isteriz ki, Berlin İslam Cemaati olarak içişleri bakanlığının ‘’Güvenlik İşbirliği İnisiyatifi’’olarak kamuoyuna duyurduğu bu çalışmaları bütün içtenliğimizle desteklemekteyiz.Şunu da bilmekteyiz ki,İçişleri Bakanlığı Alman toplunumda yer alan tüm müslümanlara ve değerlerine hertürlü pozitif katkıyı sunmaktadır.Ramazan ayında iftar davetine katılması,İslam dininin değerlerine ve peygamberine hakaretler içeren filmi ilgili Almanyda yaşan müslümanlar lehine pozitif ve sahiplenici beyanları vs…bunu göstermektedir.

Almanya demokrasinin tüm kurumlarıyla güçlü bir şekilde yaşandığı bir ülkedir.J.J.Russo ve Montesquieu ile başlayan teorik demokrasi günümüzde daha da ileri noktada bulunmaktadır.Montesquieu ‘’güç gücü dengelemezse özgürlük olmaz’’sözüyle günümüz demokrasilerinin ‘’güçler ayrılığı’’ilkesini teorize etmiş ve modern demokrasinin oluşmasında çok önemli katkı sunmuştur.Günümüzde ise devlet erklerinin, yani yasama, yürütme ve yargı erklerinin ayrı kurumlarda olması ve buna bağlı kurumsal demokraside aşılmıştır.

Devlet, temel de iki unsurdan oluşur.Birincisi siyasal toplumdur.Yani devletin yasama, yürütme ve yargı erkini kontrol eden toplumu bu üstün güçle yöneten topluluktur.İkincisi sivil toplumdur.Yönetilen büyük çoğunluktur ki,onun gücünü sivil toplumun örgütlemme yeteneği belirler.Yani günümüz gelişmiş demokrasilerinde, sivil toplum siyasal toplum karşısında ne kadar çok örgütlenirse o kadar çok kazanımlar elde edebililer.Demokrasilerde her ne kadar güçler ayrılığı ilkesi geçerli olsada, siyasal toplum her zaman sivil toplumdan daha güçlüdür.Çünkü devlet erkini elinde bulundurur.O halde formülüze edersek ‘’bir ülkede ne kadar sivil toplum örgütü var o kadar demokrasi vardır’’diyebiliriz.

Şimdi biraz da Almanyadaki müslüman toplumun sivil örgütlemne durumuna bakalım. Müslümanlar modern demokrasinin sunduğu bu örgütlenme hakkını kullanmaya çalışmaktadırlar.Ancak şu önemli iki sorundan dolayı tam olarak sivil toplum örgütü olamamışlardır.Birinci olarak,İslam menşeili sivil toplum örgütlerinden belli bir bölümü ülke içindeki demokratik haklarını genişletmek yerine siyasallaşmaya açık olmuşlardır.Yani sivil haklarını arttırma talebi yerine ülke için mevcut yapıyı bozucu taleplere geçmişlerdir.Bu amaç için sivil toplum örgütlerini insan kaynağı olarak kullanmışlardır.İkinci olarak da üyelerinin toplumsal pozisyonlarını ve entelektüel düzeylerini yükselteye dönük yatırımlar yerine bu ülkedeki kaynakları yurt dışına aktarmalarıdır.Biz bu sonucu yıllardır bu kurumların ürettiklerinden kolaylıkla çıkartabilmekteyiz.

Bu sivil toplum örgütlerini devletin kontrol etmesi demekrasiyle çelişiyorsa o halde bu örgütler nasıl çağdaş demokrasilerde yer alan yararlı, ülkesi ve üyelerine katkı sunar hale getirilebilir.Çünkü bu yapılarda devlet denetimi ancak yıllık mali raporlardan ibarettir.Bu raporlarda ne kadar reeldir bunu da bilmiyoruz.Yani örgütlerin şeffaflaşması, mali kaynakları bu kaynakların kullanılış şekli ve hedef planlamalarını ne belirleyecek? Öncelikli olarak bunu devlet yapamayacağına göre üyelerinin çok aktif olması gereklidir.Fakat üyelerde ‘’ideoloji yada inanç’’ merkezli üyeler olduğu için bunu yapmamaktadır.Yani İslam cemaati sivil toplum örgütleri yeterli derecede şeffaflaşamamaktadırlar ve tamda sivil toplum örgütü olamamaktadır.

İçişleri Bakanı ve yetkililerinin gerçekleştirdiği ‘’Güvenlik İşbirliği İnisiyatifi’’ gibi iş ortaklığına dayalı çalışmaların, bu sivil toplum örgütlerinin şeffaflaşmalarında ve hedef çalışma planlamalarını oluşturmalarında önemli katkı sunacaktır.Biz bu tarz çalışmaların Alman islam toplumu sivil toplum örgütlerini geliştireceği moderne edeceğine olan inancımızı böylece vurgulamak isteriz.Ayrıca bu tarzdaki projelerin çatı örgütleri dışındaki daha küçük islami sivil örgütleride kapsayacak şekilde genişletilmesinin öneminide belirtmek isteriz.

Bunları belittikten sonra şimdide çok tartışılan Federal İçişleri Bakanlığının ‘’kayıp aranıyor’’ afişleri üzerinde duralım.Bu afişler genel olarak şöyle tasarlandı.        

İslami giysili bir resim.Altında da ‘’Resimdeki Oğlumuz Ahmet’’. Onu kaybediyoruz, çünkü onu artık tanıyamıyoruz. Sürekli içine kapanıyor ve her gün gittikçe radikalleşiyor. Onun bütünüyle, dini fanatiklerin ve teröristlerin düşmesinden korkuyoruz. Eğer sizde bizim gibi düşüyorsanız, radikalizm ile mücadele birimini ile irtibata geçiniz.

Bu, 4 farklı resimle hazırlanan el ilanlarından biri. 4 farklı resimle hazırlanan ilanlarda, ailelerden, yakınlardan ve arkadaşlarından, radikalizm pençesine düşen gençler için devlet adına yardım isteniyor ve bu durumdaki gençlerin, aileleri, yakınları ve arkadaşları tarafından ilgili kuruna bilgi verilmesi isteniyor.

Bu afiş bu haliyle tamamen bir skandal gibi gözükmektedir.Çünkü Federal İçişleri Bakanının yukarıda üzerinde durduğumuz şekliyle Almanyadaki müslümanlar dönük pozitif yaklaşımları ve beyanları ile bu tamamen zıt bir görüntüdür.Ayrıca bu tarz iş ortaklığına dayalı çalışmaların İslami sivil toplumlarının yapısal durumları ve gerçek bir sivil toplum örgütü olmaları ve kendilerini geleceğe taşımaları açısından hayati öneme sahipken. Bu afişe ilgili Sosyoloji ve Psikoloji bilgisi olmayan insanların bile birleştirici değil ayrıştırıcı sonuçlar doğuracağınını görürken.Ayrıca afişlerdeki resimlerin en problemli noktalarından biri de şudur. Geleneksel giysisi olduğu için, inancı gereği yada müslüman olmadığı halde bu şekilde giyinen insanların üzerinde oluşturacağı tepkidir.Bunu bilmek için uzman olmaya gerek yoktur.Ayrıca insansanların içine kapandığı kendini analiz ettiği yenilediği dönemleri olmuştur.Siz neye göre bir hüküm vereceksiniz.Yani afiş bilimsel değil, insan sosyolojisi ve psikilojisi dikkate alınmamıştır.O halde şu sorular yanıtlanmalıdır.

1.Federal İçişleri Bakanlığının kampanyayı yöneten sorumluları ‘’kayıp aranıyor’’afişi çalışmasını yaparken Sosyolog ve Psikologlardan danışmanlık almışlar mıdır?Eğer danışmanlık almamışlarsa hangi uzmanlıklarına bağlı olarak bu çalışmayı yapmışlardır?

2.Eğer Sosyolog ve psikoloklardan afişin bu haliyle ilgili danışmanlık almışlarsa bu tutanakları kamuoyu ile paylaşacaklar mı? Danışmanlık aldıkları uzmanlar hangi gerekçelerle afişi onaylamışlardır?

3.Müslümanlarla ilgili her zaman olumlu yaklaşım sunan Federal İçişleri bakanına, bu afişle ilgili danışmanları doğru bilgilendirim yapmışlar mıdır?

4.Bu toplantılara katılan İslami sivil toplüm örgütleri, afişlerin içeriğine neden itraz etmemişlerdir?

5.İçişleri Bakanlığının, ‘’afişlerden İslami sivil toplum örgütlerinin bilgisi vardı ve son toplantıda da genel olarak onay verdiler’’ açıklaması doğru mu?

6.Eğer bu iddia doğru ise, çalıştaydaki sorumlulardan hangi gerekçeyle onay verdiklerinin açıklamasını aldınız mı?kamuoyu ile paylaştınız mı?

Biz Berlin İslam Cemaati olarak afişlerin bu haliyle toplumda birleştirici değil ayrıştırıcı sonuçlar doğuracağını düşündüğümüz için karşıyız.Hatta radikal İslamı daha da pekiştirici bir şekle döşeceğini hissediyoruz.

Radikalleşme, tüm toplumlar için eğitimin yanlış verilmesinden ve kaynakların eşit paylaşılmamasından beşlenen bir çekim alanıdır.Bunun içindir ki,yıllardır şahsım ve İslam Cemaati Almanya’da doğru İslami eğitimin öneminin anlaşılması için mücadele veriyoruz.

İslami Radikalizm daha genel politikalarla çözülebilir.Bu politikaları ise devlet erki ile sivil toplum örgütlerinin ciddi iş ortıklık alanaları oluşturarak yapacakları projeler belirler.Biz bu tarz çalışmaların yüzeysel afiş çalışmalarına göre çok daha etkili ve geleceği güven altına alan sonuçları olacağına inanıyoruz.

Her şeye ve aksaklıklarına rağmen ‘’Güvenlik İşbirliği İnisiyatifi’’çalıştayını çok yararlı görüyor ve destekliyoruz.Çünkü geleceğin Almanyasında İslam toplumunun sivilleşmesi, bireyselleşmesi ve devlet kurumlarumlayla uyumu açısından bu konuyu önemsiyoruz.

21.Eylül 2012 den itibaran ‘’kayıp aranıyor’’afişlerin asılacağı kararına rağmen, Federal İçişleri Bakanlığının geri adım atmasını da çok olumlu görüyoruz.Bunu tarafların birbirlerini önemsediğinin göstergesi olarak değerlendiriyoruz. Federal İçişleri Bakanlığının bu hassasiyetini Berlin İslam Cemati olarak ilerici bir adım olarak görüyoruz.

BERLİN İSLAM CEMAATİ BAŞKANI                                      

Prof. Dr. Abdurrahim Vural                                                        29.09.2012